7 Mart 2012 Çarşamba

Yeraltı Edebiyatı

   Hiç çok öfkelendiğiniz birinin yüzüne, suratını dağıtacak bir yumruk atmak yerine sakin sakin gülümsediğiniz oldu mu? Bu soruma evet demenizi umuyorum, ya da herkes adına ben diyebilirim çünkü çoğu zaman kavga etmek bir yana, ufak münakaşalar etmekten bile kaçan bir insanım. Ama bu kaçışım yine de yumruk atma isteğimi azaltmıyor. Bir türlü içimdeki ilkel ile anlaşamıyoruz bu konuda. Onu sakinliğe davet edemiyorum, ani dürtülerle rahatsız edip duruyor. Peki bunları niye mi anlatıyorum ? Tamamen edebiyat ile ilgili : Yeraltı Edebiyatı.. İçimizdeki ilkelin karanlık dünyası. Ve bunu anlatan, bu tarzın en tanınmış isimlerden biri: Chuck Palahniuk.

  Chuck Palahniuk adını ilk kez bu yıl duydum. Sanırım biraz klasikçiyim ve bu tarz kitaplardan çoğu zaman uzak durdum bu yüzden. Ama Chuck Palahniuk'un Ölüm Pornosu kitabının reklamı öyle güzel yapıldı ki - hem de devletimiz yaptı, yasaklama hamlesi ile- ben de İstanbul Kitap Fuarı'nda çocuk kitapları satarken yine merakıma yenilip çok satanlardan bir tane daha aldım . Aldığımdan bir hafta kadar sonra okuma fırsatı buldum Ölüm Pornosu'nu.  Kitap tamamen insan, insanın en basit hali, en ilkel hali, en çirkin hali. Erkeğin kendini ve akabinde kadını, kadınının bedenini, ruhunu nasıl mahvettiğinin pür hikayesi. Ve bence devletin kitabı yasaklama isteğinden biri de bu. Bu erkeksi yapılanması içinde kadını kendinin de aşağılıyor olması...

  Kitap hepimizden, bütün dile getiremediklerimizden, saklamak zorunda hissettiklerimizden bir parça taşıyor. Bunu da öyle bir yüzümüze vuruyor ki... Zamanında sevdiği adam tarafından tecavüze uğrayıp, hamile bırakılan ve sonra ailesi yüz üstü bırakınca Porno Kraliçe'si olan Cassie Wright'ın bir rekora imza atmak, kendini sigortalatarak çocuğuna yüklü bir servet bırakmak yani ölmek adına 600 adamı bir araya toplaması. Oraya gelen adamlardan birinin onu bu işe sürükleyen, hamile bırakan adam olması, diğerinin de Cassie Wright'ın o hamileliğinden doğan çocuk olduğunu iddia etmesi... Ama yine de onunla birlikte olmaya gelmesi. Bu trajedinin yanında cinsel dürtü ve arzulara dair, sizin, benim asla dile getiremeyeceğimiz şeyleri dile getirmiş yazar. Tabulaştırdıklarımızı, küfür saydıklarımızı da eklemiş. Kısacası bu kitabı okumak için yürek ve mideye ihtiyaç var. İçinizdeki ilkeli görmekten, kibar kalıbınızın çatlayacağından korkuyorsanız hiç bulaşmayın derim.Ölüm pornosu için diyeceklerim bunlardan ibaret. Şimdi sıra Dövüş Kulübü'nde:

   Her ne kadar Fransa'ya kitap getiremesem de gözlerimi yormak ve astigmatımı ilerletmek  pahasına e-kitap okuyorum. Tabi başucuna koyamıyorsunuz, onunla uyuyup uyanamıyorsunuz ama hiç yoktan iyidir. Sahip olduğum e-kitaplardan biri de Dövüş Kulübü.  Dövüş Kulübü filmini yarıda bırakmış, konuyu bile unutmuş biri olarak ve Chuck Palahniuk'un üslübunu biraz daha tanımak adına kitap tam zamanında önüme geldi. Dövüş Kulubü, bir insanın kontrolü de dahil olmak üzere, her şeyini kaybedişinin öyküsü.  Kitabın bana en anlamlı gelen ve kitabı özetleyen sözü ise; 

     Ancak her şeyini kaybettiğin zaman, canının istediğini yapmakta özgür olursun. 

   Film ise beklentilerimin altında kaldı. Kesinlikle Edward Norton'dan dolayı değil. Brad Pitt'in hala mimiklerini kullanabildiği o yıllarda, filmde bol bol yarı çıplak vücudunun gösterilmesi vs. , bende asıl konudan uzaklaşıldığı etkisi yarattı. Öte yandan belki içimizdeki öfkelinin yanı sıra sapığın da ortaya çıkmasını istediler, en azından erkeklere ilgi duyanların içindeki. Aklıma gerçekten başka seçenek gelmiyor. Ayrıca kitaptaki son ile filmdeki sonun farklı olması da can sıkıcı. Ben kitabı yeğliyorum çünkü filme oranla olay akışı çok daha mantıklı ve güzel. Gerçekten güzel. 

  Sonuç olarak iki kitap da bana neyi mi kanıtladı? Hepimiz hayatlarımızın esiriyiz, kalıplarımıza sıkışmış kalmış durumdayız. Chuck Palahniuk'sa kendininkinden yazdıkları ile arınırken bize de "En azından okurken arının, içinizdeki ilkeli bırakın dövüşsün, bırakın sevişsin. Kitap bittiğinde yine sıkıcı, bilgisayar başındaki, boktan işinize dönebilirsiniz" diyor. Kısa süreli bir çıkış sunuyor.

  Aynada bir yüz beliriyor: Binlerce farklı insanın küçücük parçalarından bir araya getirilmiş, darmadağın, çirkin bir yüz. O yüzde benim olduğu kadar, sizin de parçanız var. İşte eğer ki o parçanızı kabullenmeye hazırsanız: bu kitapları edinin derim !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder