21 Ekim 2011 Cuma

İlk yazımı aslında George Orwell ve kitapları hakkında yazmak istiyordum ve bunun hazırlığı içindeydim. Ama yazıyı bitirmeden şu bir kaç gün içinde yaşananlar insanı düşünmeye ve tabi akabinde yazmaya zorluyor. Gelişmeler şöyle; 24 Türk gencini yıllardır süregelen iç savaşımız da yitirdik. Umutları olan 24 can gitti... Bunun yanında bugün görüyoruz ki Kaddafi öldürülmüş, özgürlük nidaları atılıyor Libya'da? Biz bunları Saddam Hüseyin'in devrilişinde de görmemiş miydik? Şimdi Irak'ın durumu aşikar değil mi? Veya şöyle soralım: Biz de Orta Doğu'nun parçası değil miyiz? Biliyorum, biraz karışık oldu. Şimdi başa dönüyorum.
2000'lerin başlarına dönelim. Amerika, o zamanlar çok heyecanlı. Irak'ta - hiç bulamadıkları (!) - kitle imha silahları var, halk çok mutsuz, bir diktatörün yönetiminde ne de olsa. Amerika ise hem dünyayı kurtaracak kitle imha silahlarından, hem de bir ülkeyi, halkı özgürleştirecek. Ne kadar güzel amaçlar ya Rabbi! Tıpkı Hollywood filmlerindeki gibi... Ama zaman içinde gördük ki bu özgürleştirme operasyonu bir çok Iraklının ölümüne, bir çok Iraklı kızın Amerikan askerlerinin tecavüzüne uğramasına sahne oluyor, bu arada da Amerika Irak'ın yeraltı zenginliklerini evine götürüyor. Aslında Amerika'nın dünya iyisi amaçları sadece ve sadece filmlerdeymiş  ! 
Irak unutulunca gözler Ortadoğu'nun diğer ülkelerine çevrildi. Şöyle yorumlar yapılmaya başlandı: Ortadoğu'daki ülkeler çok mutsuz , Mısır'a bakın, Suriye'ye, Libya'ya? Hepsi diktatörlerin yönetiminde. Bu çağda, neo-liberalizmin doruğunda iken nasıl hala böyle ülkeler olabilir? Ve Amerika, bir kez daha özgürleştirme operasyonuna başlar. Bu arada artık gerçek bir operasyon yapmanın maliyetli bir iş olduğunu fark ediliyor ve düşünülüyor. Bir isyan çıksa, ülke karmaşadayken biz de NATO olarak bombalasak, müdahil olsak, daha kolay olmaz mı ? Yeni bir fikir, denemeye değer valla. Sonra Sarkozy falan da gider, Erdoğan'dan rol kapar. Gerekirse Müslüman bile olur. Yok canım o kadarını da yapmaz artık !
Ben diktatörlük yanlısı falan değilim tabi ki Arap ülkeleri saygın bir şekilde yaşasın,mutlu ve huzurlu olsun isterim. Ama kendileri demokratik, demokratik yaşarken, dünyanın kalanının canı cehenneme deyip, sonra da iki yüzlülükle petrollerimizi sömürmek adına sizi ancak Batı kurtarır nidaları atan emperyalizmden nefret ediyorum !
Şimdi bir de iç savaşımıza dönelim. Yanlış politikalar sonucu bugünlere geldik, böyle yürümediği de aşikar. Kürt vatandaşların taleplerini dikkate almak lazım. Bu gibi adımlar atılmadığı sürece Kürt vatandaşlarımızın gönlünü alamayacak bu devlet. Öte yandan bu savaştan kim fayda sağlıyor? Halkın olmadığı kesin. Her ilde bir şehit anası ağlarken  bunu savunamayız. Oğlu, kızı dağa çıkan ana da üzülüyor evladı için. O zaman hiç kusura bakmayın emperyalist ülkeler fayda sağlıyor olmasın ? Bir bakalım, Amerika iç savaşın iki tarafına da silah satıyor, para kazanıyor. İsrail de bu aralar bizi pek sevmiyor. 
Ey ahali ! Ortadoğu böyle karışık işte. Haritanın her köşesinde aynı anda farklı bir oyun dönüyor. Her ülke için farklı taktikler... 
Ne yurtta sulh kaldı velhasılı kelam, ne cihanda... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder