25 Ekim 2011 Salı

Sanat kimin için?

 Çocukluğumuzdan bu yana duyarız sanat sanat için mi yoksa sanat toplum için mi yapılmalı sorusunu. Çocuk aklı ile ben bu soruya hep sanat toplum için yapılmalı, sanat toplum için yapılmazsa toplum nasıl aydınlanır derdim. Ama bugüne kadarmış. Peki bugün fikrimi ne mi değiştirdi? Anlatayım...


 Bugün 12. İstanbul Bienal'ine gittim. Hayatımda bir ilk... Sanatla iç içe büyümedim. Ama ilginç bir şey sanat, insan 20'sinden sonra da ( çok yaşlı gibi konuştum biliyorum ama sanat bilinci oluşturmak için geç bir yaş bence 20) sanata merak salabiliyor. Bienal adı da pek ilginç. Bienal'e gittim deyince pek havalı duruyor, çok değişik bir aktivite de bulunulmuş gibi. Ama aslında öyle değil.. Bienal iki yılda bir yapılan sanatsal etkinlik demek sadece. 


 Gezerken gördüm ki, turistler çoğunlukta. Bu bizim, Türkiye'nin bienali. Nasıl turist daha çok olur ? Oturmak için Türkçe, sandalyenin boş olup olmadığını sorduğumda;" I can't understand you" dediler. Demek ki biz sanata ilgisizdik, neden acaba? Sanat toplum odaklı olmadığı için mi? Sanmıyorum aslında, ateşli silahla ölümden daha çarpıcı, daha gerçekçi ne olabilir? Gerçi yurdum insanı kadınları öldürüyor, birbirini öldürüyor. Gerçeklik kendileri... Belki de öncelikleri farklıdır. Ekmek kaygısındadır halk. Ama olmayan kısmı da var ? İllaki sokakta gününün en az yarısını boş geçiren, para harcayan insanlar var. Neden gelmiyorlar? Hep buraya mı bağlanır bu sorular bilmem ama sanırım yine eğitimsizlikten...Ne çirkin bir sözcük... Eğer eğitimse tüm sorun ve hayatımız eğitimden ibaretse eğer, sanat tarihi diye zorunlu bir ders olsa keşke, keşke herkese tiyatro dersi konsa...Dersle öğretilse etkinlikleri takip etmenin gerekli olduğu... 


 Sergiye gelince, şansımız rehberle gezmekti. Çünkü illaki sanat sanat içindi ve toplum olarak ondan pek bir şey çıkarmak mümkün değildi tek başımıza. Rehberimiz her şeyi ayrıntılı anlattı. Bu seneki bienalin adı "İsimsiz" idi. Sebebi de Felix Gonzalez Torres'in yapıtlarına isimsiz adını vermesi ve halkı isim vererek yönlendirmek istememesiydi. Yani Torres'in amacı bence biraz da "ne kadar anlarsanız canım" demekti. Bununla birlikte serginin alt başlıkları vardı. Bunlardan belki de en uzun uzadıya gezdiğimiz "ateşli silahlarla ölüm" kısmı. Fotoğraflar gerçekten çok çarpıcı. En ilginci ise Mat Collishaw'ın çalışması. 15 parçaya bölünmüş fotoğraf belki 2 metreye 2 metre büyüklüğünde . Ve üstünde kafasından yaralanmış biri var. Ama sadece bir kafanın yaralı yüzeyi ve kafatasında açılan delik görünüyor. İnsanın uzun süre gözünün önünden uzaklaştıramayacağı çarpıcılıkta bir görüntü. Fotoğraflar dışında ise obüs mermi kovanlarının parlatılıp üst üste yığılması ile oluşturulmuş bir çalışma vardı ki mermi kovanının bana göre en ilginç hali bu olsa gerek. Diğer çalışmalar ise sağolsun rehber ile anlaşılabildi.
 Bir diğer alt başlık pasaport. Genel olarak anlatılmak istenen sınırları kendimiz koyuyoruz. Ekvator da bir sınır ve insanın eseri . Onun yüzünden güney yarım küreden kuzeye akın oluyor. ama insanlar orada da insan gibi yaşayamıyor. Pasaport üzerine olan bütün odalardan ve anlatılanlardan iki cümle çıkar deseniz bu olur işte benim ki.

 Ve işte şimdi yine başa geliyorum. Sanatçı eserinden herkesin farklı bir şeyler anlayacak olması sebebi  ile toplumu düşünerek oluşturmamalıdır eserini. Bu kendi fikirlerini yok sayması olur. Ben zaten onun fikirlerinden yontarak kendi anladığım, aklıma yatan kısmı kafama yazıyorum ve sonra da blog'a yazıyorum.Evet belki bir sanatçı sanat için sanat yaptığında direkt anlaşılamayabilir. Ama bu bienal için en azından, 5 TL karşılığında aldığınız bütün resimleri tek tek anlatan kitapçık size gerçekten anlamak konusunda çok yardımcı olacaktır. Dolayısıyla artık bir karara vardım ki: sanatın toplum için olma ihtimali sanatçının sanatını kısıtlar. Sanatçı zaten yaşamdan ve dolayısıyla toplumdan beslenir ama toplumu kendi süzgüsünden süzdükten sonra yansıtır. O süzgüden çıkan bambaşka bir şey olabilir. O bambaşkalığı hemen anlamayabiliriz. Bizim bu konudaki emek ve çabamız takdire şayan olacaktır. Sanatsal bir bakış açısı kazanmak da belki uzun yıllar bu çabayı sürdürürsek mümkün olacaktır. Ama sırf biz anlayacağız diye " sen niye yapıyorsun bunları, kimse anlamıyor demek" yanlıştır.


Velhasıl-ı kelam bugün anladım ki sanat sanat için olmalı. Bırakalım, sanatçı işini yapsın. Gezmiyorsak bari işine laf etmeyelim.







1 yorum:

  1. Gelişme kısımlarını kısaltsak harika olacak ama karışmayayım. Bırakayım sanatçı sanatını yapsın. :)

    YanıtlaSil